Arjantin’deki Ermeni diasporası Erdoğan’ın sözlerini gözden geçirildi

T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 1915 olaylarına dair açıklamalarını, Arjantin Ermeni diasporasının bilinen isimleri yorumladı. Khatchik Dergoghoussian, Avedis Hadjian, Temel Arzoumanian, Federico Hairabedian, Nelida Boulgourdijan, ve Temel Karen, Erdoğan'ın bildirmesini "Çok fazla geç kalmış bir adım" olarak nitelendirdi.

Arjantin Diasporası'nda bulunan isimlerin Başbakan Tayip Erdoğan'ın açıklamasına ait değerlendirmeleri şu şekilde:

San Andres Üniversitesi Siyasal Bilgiler Profesörü ve gazeteci-yazar Khatchik DerGhougassian: Erdoğan'ın beyanı benim için gerçekten bomba sürpriz oldu. Şayet korkarım ki Erdoğan'ın niyeti soykırımın 100'üncü sene arifesinde rol çalıp kendi gündemini yaratmaktı. Teslim etmek lazım gelir ki, AKP- AK Parti iktidara gelmekde olduğu 2002 senesi itibariyle başlattığı ve ileri aşamaya taşımaya söz verdiği demokratikleşme süreciyle Türk aydın çevrelerinde ve çok büyük olasılıkla hala küçük bir azınlığı temsil etseler de toplumun bir bölümünde Ermeni Soykırımı konusunun tabu olmaktan çıkması gibi gözle görülür değişimler yaşanmasının zeminini oluşturdu. Bu toleransın gelişmesinde AKP- AK Parti'nin demokratikleşme süreciyle alakalı attığı adımlar ve Türk siyasetinden asker egemenliğinin sökülüp atılmasının doğrudan ilgisi var. Şüphesiz bu sürecin gelişmesinde Hrant Dink cinayetinin hızlandırıcı etkisi vardır ve cinayetle beraber Türk toplumunun bizzat kendisinin ürettiği değişimleri de dikkate almak lazım gelir. Şayet devlet davranışının temeli, inkar politikası değişmedi, hatta Cumhurbaşkanı Gül ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu gibi devlet adamlarının diplomatik becerileri sayesindedaha karmaşık hale geldi. Erdoğan'ın beyanı da aynı karmaşık inkarcı çizginin tehlikeli bir devamıdır. Osmanlı İmparatorluğu'nun Ermeni nüfusunu planlı imhası Çanakkale gibi hep beraber ortak acı meditasyonunun yapılacağı bir olay değildir. Bir devlet suçudur ve layık olduğu gibi açıkça kabul edilen net bir retorik gerektirir. Atütürk ilkeleri etrafından şekillenmiş inkarcı politikalar, aşırı milliyetçilerin ve Azerbaycan'ın baskısı gibi hangi etmenin Erdoğan'a bu adımı atmasını ve Ermeni soykırımını tanımasını zorlaştırır bilemem. Açıkcası bu mevzuda çok fazla net değilim. Sanırım hepsi az çok fazla etkili olacaktır. Her halükarda Erdoğan'ın beyanı çok fazla geç kalmıştır, eğer 10 yıl önce AKP- AK Parti'nin bütün dünya kamuoyuna lanse ettiği demokratikleşme sürecini geliştirme sözüyle ortaya çıktığı zamanda olsaydı belki daha çok güvenilirliği olabilirdi. Bu manada sorunun temelinin söylem veya siyasi uzlaşma şovu değil "nihai çözüm" olarak görülmüş olan soykırım günahının ortadan kaldırma taahhütü ve Ermenilere tekrar böyle bir şeyin yaşanmayacağı güvencesinin verilmesi olduğunu eklemek arzu ediyorum. Türkiye'yle sonsuz komşuluğa yazgılı bir coğrafyada çok büyük emniyet açığından muzdarip, hayatta kalmak için çabalayan küçük bir ülke olan Ermenistan ve Ermeniler, muhteşem asimetrik güç dengesizliğine sahip neredeyse bölgenin potansiyel gücü diyebileceğimiz Türkiye'nin kendilerini haritadan silecek ikinci bir soykırım yaşanmaması güvencesi vermesine gereksinim duyuyorlar. Bu manada, Türkiye soykırımı inkar etmeye, ambargo tatbikat ve hepsinden öte Azerbeycan'ı desteklemeye devam ederken hiçbir "ortak acı" beyanı "sıfır problem"le karşılığını bulamaz.

* Anadolu'nun Gizli Ermenileri adlı araştırması basım seviyesinde olan, International Business Times ve La Nacion Gazetesi yazarı Avedis Hadjian: Erdoğan demogojiye yatkın zeki bir siyasetçi. Bu yüzden her türlü bildirmesini titizlikle analiz etmek lazım geliyor. Türkiye Başbakanın Ermenilere taziye mesajı, kısa bir zaman önce su yüzüne rüşvet skandalı, Gezi Parkı eylemleri karşısında takındığı acımasız tavır ve bunların getirdiği prestij zararının imajını bir hayli zedelediği bir ortamda gerçekleşti. Neredeyse bir asır akabinde yapılın bu taziyenin yas sürecini başlatmak için yeterli olmadığı açıktır. Bu manada, evet çok fazla fakat çok fazla geç kalınmış bir açıklamadır. Bu bir düzlemde sadece bir sempati mesajı olarak ele alınabilir, aynı zamanda da çok fazla daha fazlasıdır. İlk kez bir Türk hükümeti yetkilisi bu doğallıkta bir mesaj yayınlıyor. Bu durumda bir politikacının -hele de o politikacı Erdoğan ise- insan hakları ve samimiyet gibi değerlerle hareket ettiğine inanmak safdillik olur. Erdoğan gerçekleri biliyor ancak kendisi yüz senelik inkarcı resmi politikanın bir mirasçıdır ve bunu akşamdan sabaha değiştirmesi mümkün değildir. Şayet olaya iyi yönünden bakmamız gerekirse, çok fazla açıktır ki, Erdoğan'ın açıklamaları Türkiye iç siyasetinin sürdürülmesi elzem zorunluluklarını (politikalarını) - neredesye nüfusun ezici çoğunluğu soykırımdan haberdardır ve bu yüzden soykırımın tanınmasına hazırlıklı oduklarına inanılabilir- da beraberinde götürmüştür. Erdoğan'ı bağımsız olarak fiili politik hesaplar bu noktaya getirmiştir fakat eğer tüm bunlar Türkiye tarafından soykırımın tanınmasına giden sürecin başlangıcıysa, taziye mesajı bunun ilk adımı olarak kabul edilecektir.

* Şair-Yazar Temel Arzoumanian: Taziye, yas anlarına sevgiyle verilmekte olan bir yanıttır. Ölüsünü defin etmekte olana üçüncü kişinin acıyı paylaşma önerisidir. Kurbanların torunlarının artık gömecek naaşları olmadığından artık yas tutacakları ebeveynlerniin olmadığı bir durumda Erdoğan soykırım kurbanlarına süreyi geçmiş bir taziye sunuyor. Zamanı geçmiş sözlerini geç olduğu manasında değil artık zamanda yeri olmadığı anlamında kullanıyorum. Naaşın yokluğu durumunda gercekleşen cenaze ritüelleri, anonim ve kimliksiz mezar taşına isimlerin konulmasıyla, "yazıtlar" arabuluculuğuyla yapılır. Ve o andan bu yana kimliksizlik durumu sona erer. Defin işlemi naaşın gömüleceği bir toprak parçasında yapılır. Erdoğan ülkesindeki azınlıkların ve uluslararası toplulukların desteğini alma arayışında semantik olarak söylemini yeniledi. Her halükarda, Erdoğan kelimelerin etkisiz bulunmadığı öğrenecektir. Ermenistan ile sınırların açılması diyalog gönüllüğünün başlangıcı olarak tercüme edilebilir. Torunlara gelince, her biri soykırım kurbanlarının tabutlarıyla beraber doğan ve modern Türkiye'nin alacaklısı olan bu kadın ve erkeklerin, Türk dilinin bünyesinde durumlarını tanımlayacak yeni kelimeler üretilmesi zorunludur.

* Şair yazar Ania Karen Hadjian:

* Arjantin'in resmi bilimsel kurumu Endüstriyel Araştırma ve Çalışma Merkezi (CONİCET) Araştırma Görevlisi Nelida Boulgourdjian: T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın beyanı, demek oluyor ki '20. Yüzyıl başlarındaki şartlarda' dediği Ermenilerin ölümünden binaen torunlarına taziyelerini sunması, mühim bir adımdır ancak hem çok fazla geç yapılmış olması hem de bir özrü içermemesi bakımından yetersizdir. Türk toplumunun, yaklaşık olarak yüz yıl önce Osmanlı İmparatorluğu zamanında vuku bulmuş olmasına karşın, artık üçüncü ve dördüncü kuşaktan Ermeni diasporası fertlerinin Türk devletinin soykırımı tanımasını beklediğini bilmesi önemlidir. Yaşananların 'bilimsel analizinin' yapılması için tarihçilerden oluşan bir komisyonun kurulması önerisine gelince, bunun çok fazla lazım gelen olduğunu düşünmüyorum, çünkü tek bir tarih var ve Avrupa özellikle de birinci dünya savaşı esnasında Türkiye'nin müttefiki olan Almanya ve de ABD arşivlerinde bu mevzu ile alakalı yapılmış yüzlerce analiz var. Aynı zamanda, 1980-90 seneleri arasında soykırımdan sağ kurtulmuş insanların delil kararında beyanatları ve uluslararası basında çıkan ve devletin planlı ve kasti olarak bu suçu işlediğine dair uluslararası basında bulunan haberler var.

(Canan KAYA/ DHA)

Leave a Reply