Seçim Startı Verildi! Şimdi ne olacak?

 TOPAL ÖRDEK SEZONU AÇILDI

Uzak ellere ve uzak kültürlere gelin ettiğimiz kızımızı, yeni ailesine emanet etmek için yollara düştüğümüz saatlerde Sayın Başbakanın, Arjantin’den dönerken yolda gazetelere verdiği beyanatı duyunca  ‘Topal Ördek’ sezonunun resmen açıldığını anlıyorum.

Malumunuz;  Ak Parti tüzüğü gereği, üst üste üç kez seçilmiş olan milletvekilleri, 2015 de yapılacak olan genel seçimlerde tekrar aday olamayacaklar.

Dolayısıyla uzun süredir bakanlık dâhil yüksek mevkilerde görev yapmış bu vatan evlatlarının bilgi ve birikiminden faydalanmanın bir yolunu arayan iktidar partisi için; bu flaş isimleri yaklaşan mahalli seçimlerde büyük şehirlere belediye başkan adayı olarak göstermek, çok avantajlı gibi görünse de, bazı dezavantajları beraberinde getirecektir.

Henüz aday adaylıkları bile açıklanmadan, havada küskünlük bulutlarının dolaşmaya başladığını fark etmeyeniniz var mı?

Bu projede adı geçen şehirlerin mevcut belediye başkanları da bir anda ‘topal ördek’ durumuna düşme kâbusu ile baş başa kaldı.

Mevcut başkanların ruh hali bir yana, her zamanki gibi, bundan da en zararlı çıkan tabii ki hizmet bekleyen vatandaş olacak.

Tekrar aday gösterilmeyeceğini bilen başkan tüm hevesini kaybedecek. Seçim üstü göz dolduracak proje ve performans şöyle dursun, rutin işler bile askıya alınacak. Velev ki son ana kadar işinin başında kalıp azmeden bir başkan çıksa bile, bu defa çokbilmiş alt kadrolar tekrar aday olmayacağı belli olan başkanı tabiri caizse iplemeyecekler.

Her emre “Bunu etik bulmuyoruz, yeni başkan bu işe karar vermeli” diyerek birikmiş hesabı tahsil etmekten büyük keyif alacaklardır.

Bu durumda yeniden aday gösterilmeyen mevcut belediye başkanı doğal olarak Bill Clinton gibi ‘Vakvaklamak için daha 10 haftam var’  diyerek, süresinin sona ermesini bekleyecektir. 

YÜKSEK YÜKSEK TEPELERE

Zor!

 Yaban ellere kız vermek çok zor!

Hele onu oralarda bırakıp dönmek, en zoru da o.

Büyükler boşuna ‘kız ele gitmesin’ diye çabalamamışlar. Hele de teknolojinin hiç olmadığı yıllarda.

En azından şuan istediğin zaman sesini duyuyorsun.

Ben ki hiç yabancı ayırmayan, dünyanın öbür ucu da olsa yetişkin bir kızın evlilik veya eğitim için evinden ayrılabileceğini savunurdum.  Ama şuan kesinlikle eminim ki; mesafeler ayrı bir husus, ancak farklı kültür ve dile mensup ailelerin çocuklarının evliliği büyük riskler barındırıyor. Gençler evlenirken sadece yeni bir eş değil, aynı zamanda yeni bir aile sahibi oluyor. Ne çıkarsa bahtına.

Kader, diyerek teselli oluyorsunuz, yapacak başka da bir şey yok.

Ama ne söylersek söyleyelim dünya dönmeye devam ettikçe daha pek çok kız hem ağlayıp hem de çok uzaklara gidecek.

Yeni kültürlerle yeniden yoğrulacak, bazen gülüp çoğu zaman ağlayacak.

Yaşam da bu değil mi zaten?

KİLİS

Buralara kadar gelmişken daha önce görme fırsatı bulamadığım Kilis’e gitme şansım oldu.

Ülkemizin en uç noktalarından olan Kilis, çocukluğumuzdan beri adını  kaçak gelen mallarla duyduğumuz bir vatan toprağıydı.

Amerikan Hükümetinin;  vatandaşlarını:  ‘Adana’yı boşaltın! Güney Doğu Anadolu’ya seyahat etmeyin!’ diye uyardığı, her an Suriye’ye bir operasyon yapılması beklenen saatlerde Kilis’te doğma büyüme Kilisli olan arkadaşımın yeni yaptırdığı ve hiçbir masraftan kaçınmadığı yeni evini geziyordum. Balkonundan şehri seyrederken uzaktan yükselen dumanları gördüm. Ama bunun sık sık gördüğümüz anız yakmaktan kaynaklı bir duman olduğunu zannettim. Arkadaşım ‘Yine bombalıyorlar. Bütün gece sesler geldi. Bak hala dumanlar çıkıyor.’ deyince kendime şaştım.

Savaş ne kadar gündemimizde olursa olsun savaşın etkilerini doğrudan yaşamadan olayı kavramak mümkün değil demek ki. Gerçi onlar farkında olsa da alışmışlar. ‘Bu eve çok emek harcadım, Suriye bombalamasa bari’ diyor arkadaşım. Şaka mı, ciddi mi söylüyor anlamadım.

 Sonra beraber, şehrin sokaklarına çıktık.

Ünü kendini çoktan aşmış bu şehrimiz, maalesef son derece bakımsız ve perişan. Üstelik iktidar partisine mensup bir belediye başkanı varken.  Her yerde kocaman lüks binalar var ancak belediyecilik adına buradan çok daha iyi durumda köyler gördüm.

Suriyeli sığınmacıların barındığı konteynır kentler bölgedeki pek çok şehrin nüfusunu geçmiş. Bu yüzden çarşıda da çok sayıda mülteci görüyorsunuz. Alış veriş yapıyorlar. Giyimleri ile Türk insanından hemen ayrılıyorlar.  Ancak yollarda çok lüks Suriye plakalı araçlar da var. Savaştan kaçan zengin aileler olmalı. Bunlar buradaki lüks konutlara yerleşmişler. Her ülkede geçerli olan meta PARA!

 

Ben yöreye özgü değişik bir şeyler almak istedim ama maalesef savaşla sona eren ticaret yüzünden tezgâhlar burada da ucuz Çin malları ile dolmuş.

Ama gördüm ki bölge insanı durumu kabullenmiş, günlük hayat sürüp gidiyor.

Yaklaşan seçimler konuşuluyor. Umarım Vizyon sahibi bir başkan seçilirde sınırdaki bu ilimiz belediyecilikten nasibini alır.

Bura da ‘topal Ördek’ sezonu da yaşanmaz. Çünkü yerel seçimlerde başka bir aday açıklansa da, mevcut başkanın durumunda bir değişiklik olmayacaktır.  Zira bırakın topallamayı görünen o ki, şimdiye kadar yerinden kımıldamamış.

 

Leave a Reply