Arjantin’de 2001 ekonomik krizi sonrası görkemli bir muhalefet dalgası gelişti. Birkaç hafta içinde devlet başkanlığı koltuğuna oturan çok sayıda isim sokakların öfkesi sonucu istifa etmek zorunda kaldı. Devlet başkanları, hükümetler bazen bir haftada düşüyordu. 2003’teki seçimlerden itibaren sosyal demokrat yönetimler başa geldi. 2003 Devlet Başkanlığı seçiminden galip çıkan Nestor Kirchner dönemini 2007’den sonra eşi Cristina Fernandez de Kirchner devraldı. Sokak hareketleri Piquetes’e (Barikatçılar) dönüştü. Piquetes, Arjantin’in en etkili örgütlü ve etkili muhalefeti oldu ve Arjantin Dario Santillan Halk Cephesi’ni (Frente Popular Dario Santillan Argentina) kurdu. Barikatların ateşi Cristina Fernandez de Kirchner döneminde de sönmedi. Öz savunmalar, otonomiler oluşturuldu. Komünler inşa edildi. Özerk alanlarda kapitalizme alternatif olarak halk ekonomisi uygulamaya kondu. Piquetes, Kürt hareketini, Rojava Devrimi’ni, Kobanê direnişini yakından takip etti. Cephenin sözcülerinden Natalia Revale ile geldiği İstanbul’da Arjantin’i konuştuk. Kapağına Kobanê’deki bir YPJ savaşçısının fotoğrafını koydukları gazeteleri Resumen’in bir sayısını armağan etti. "Kurdistan. El Soscialismo En La Boca Del Fusil’ manşetinin atıldığı gazetenin tamamı PKK, Kobanê direnişine ayrılmış. Aktivist Natalia Revale, deneyimlerini ve Rojava’nın Arjantin’deki yankısını anlattı.
Öncelikle Piquetes içindeki aktivist olarak yer alan Natalia Revale’yi tanıyalım...
Dario Santillan Halk Cephesi üyesi bir aktivistim. Hareketi 2004 yılında kurduk. 2004 yılında kurduğumuz hareket giderek büyüdü. Bir öz yönetim hareketine dönüştü. Şu anda Dario Santillan Halk Cephesi içinde öğrencilerin, işçilerin, işsizlerin, sendika hareketlerinin, öğretmenlerin de olduğu bir şemsiye örgütü. Ben de hem üyesi hem aktivistiyim. Ben harekete 2004’te katıldım. İlk defa kültür-sanat çalışmaları ile temas ettim hareketle. Daha önce ressamdım. Sanat ve politikanın içiçe olduğunu düşünen bir grubun içindeydim. Aktivist bir sanatçı grubuydu. v Arjantin’de 2001 krizi dönüm noktası olarak görülüyor. Peki Piquetes’in kurulduğu 2004’e kadar olan süreçte hareketli olan sokaklar ve direniş nasıl örgütlendi? Dağınık mıydı her yerde eylemler?
Hareket 2004’te kuruldu, ancak daha 1998’de işsiz hareketleri ortaya çıkmaya başlamıştı. Mahallelerde işsizler kendi aralarında örgütlenip gündelik hayatlarını idame etmek, geçimlerini sağlamak üzere öz yönetimlere yönelmişlerdi. Ekonomik krizle beraber bu daha da yaygınlaştı. Ulusal çapta örgütlenme arayışları sonucunda böyle bir cephe kuruldu.
Piquetes hareketi merkezi olarak ilk nerede yol kesmeye başladı?
Piquetes hareketinin gücü sokakta olmasından geliyor. İlk ortaya çıkışı Cutral-Co’da oldu. İlk defa 1998’de Piquetes, yol kesme eylemi yaptı.
İki sütun: Özerklik ve kendini yönetme
Piquetes, Arjantin’de nasıl bir dönüşüm yarattı? Örneğin özsavunmaları nasıl oluştu, özyönetimler nasıl inşa edildi?
İlk başta yerellerde, mahallelerde insanlar kendilerini korumak zorundaydı. Çünkü muazzam işsizlik ve güvenlik sorunu vardı. Mahalle Koruma Komiteleri gibi örgütlenmelere gittiler. Yolları kestiler. Ne eksikse, neye ihtiyaçları varsa yolları keserek talep ettiler. Bunu da aldılar. İlk başlarda çok ciddi şiddet olayları yaşandı. Bazı şeyler şiddetle yapıldı. Ancak bir süre sonra salt şiddetten çıkarıp bunu öz savunmaya dönüştürebildi. Şiddet damarını vandal düzeye vardırmadan belli dozda tutmayı bildi. Her şeyden önce özerklik kavramına dikkat çekmek gerekir. Genel olarak Piquetes hareketleri iki kavramı bir araya getirdi. Bunlardan biri özerklik. Yani her anlamda devletten özerk olmadır. İkincisi de kendi kendini yönetme, yani özyönetimdir. Kavramsal çerçeve buydu başından beri. Dolayısıyla hareketin politik yönü buradan doğru yürüdü. Özerk olmayı ve aynı zamanda devletin gasbettiği ve üzerinde oturduğu kaynakları da talep etmeyi seçti.
Hükümetlerin cevabı ne oldu?
Hükümet şöyle bir cevap verdi. Piquetes hareketinin bir kısmına, talep edilen şeylerin bir kısmını verdi. Biz cephe olarak şunu savunduk: ‘Hayır, kaynaklar bütün halkındır.’ Sokakta olmak çok önemliydi. Belli mahalleler çok güçlü olabilirdi. Bu anlamda talep ettiklerinde devlet de karşı duramayacağı, kontrol edemeyeceği için onlara daha fazla kaynakları aktarıyordu. Ama biz ‘Hayır Piquetes herhangi mahallede örgütlü olsun ya da olmasın devlet bütün halka vermek zorundadır’ dedik. Bazı hareketler hükümetle başka türlü ilişkiler içerisine girdi. Bazıları hükümetle akçeli ilişkiler içerisine girdi. Ama biz cephe olarak kaynakların bütün halka doğrudan dağıtılmasını savunduk. Bunun için her zaman sokakta olmayı savunan bir hareketiz. Hükümet aramızı bozmaya çalışıyordu. Biz bütün mahalle hareketlerini bir araya getirmeye çalışıyorduk. Zaman zaman rüşvetle, ara bozmalarla zayıfladı hareket. Ama tekrar toparlandık. Tek bir hareket olmasak da artık birbirimizi gördük, tek hareketmişçesine hareket edebildik. Şimdi Cristina Fernandez de Kirchner hükümeti sosyal demokrat bir hükümet. Solun pek çok kavramını kullanıyor. Bu da yer yer hareketin radikalizmini azaltıyor.
Öz yönetimlere kaynak sağlamak için uluslararası yollarda kamyon ve TIR’lara karşı barikatları ve uluslarası ticareti vergilendirmeyi sormak istiyorum. Ordu ve polisle nasıl baş edebildiniz?
Fabrika işgalleri, iş yeri işgalleri, öğrenci boykotları, yol barikatları oldu. Ne kadar çer-çöp, fabrikalarda kullanılmayan malzemeler, araba lastiği vs varsa yola yığılıyor. Barikat ateşe veriliyor. Çok ihtiyacımız olan şeyleri almak için. İlk başta ordu ve polis barikatlara saldırdı. Özellikle ordu barikatlara inanılmaz şekilde saldırdı. Hatta insanlar öldü. Barikatçıların bir ordusu yoktu. Silahımız da yoktu. Ama şöyle ki molotof kokteyli, taş, ateş kullanıldı. Yollar, barikatlar ateşe verildi. Bu şekilde direnişimizi gerçekleştirdik. Tarzımız molotof kokteyli, yığılan barikatları ateşe vermek, araçları ateşe vermek oldu. Daha sonra ordu da baş edemedi. Artık hükümet geliyor ‘ne istiyorsunuz, yolu neden kesiyorsunuz’ diyordu. Genelde ihtiyacımız olan şeyleri hükümetle müzakere ediyoruz. Mesela ‘şu kadar çimento lazım’ diyoruz. Ya da ‘200 işçimiz var. Bunların bir kooperatif içinde çalışmasını istiyoruz. Ama patronsuz olarak’ diyoruz. Ya da 200 kilo meyve talep ediyoruz, ya da bebek sütü istiyoruz. Hükümet de ya ‘tamam bunları yapacağız ya yapmayacağız’ diyor. Hükümet yetkilisi ‘hayır karşılayamayız’ dediğinde yani müzakere çöktüğünde yolu kesmeye devam ediyoruz ve ne eksiğimiz varsa onları doğrudan alıyoruz, belli alanlara topluyoruz. Kimin ne kadar eksiği varsa dağıtıyoruz. Hükümet bazen karşılıyor. Örneğin; acil bebek sütü taleplerimiz gibi şeyleri vermek durumunda kalıyor. Vermezse yol tamamen kesilince uluslararası ticareti durduracağımızı biliyor.
İşgal edilen topraklarda evsizlere ev yapıldı. İşgal edilen fabrikaların bahçelerine evler yaptık. Oralarda komünal yaşamı örgütledik. Hükümet önce bize saldırdı. Ama baktı bizi çıkaramayınca 10 yıllık kağıtlar vermeye başladı. İşte "10 yıl oturabilirsiniz burada" gibi kağıtlar. bazı yerlerde 5 yıllık kağıtlar verdi. Ama bu 5 yıl bittiğinde hükümet memurları gelip ‘Buradan çıkın’ dediğinde direnişe geçtik. ‘Hayır halkın barınma hakkı çerçevesinde bu konut içinde oturan insanlarındır’ dedik. İyi direndiğimizde, ki iyi direniyoruz devlet 5 yıl daha uzatıyor. Biz de ‘görüşürüz’ diyoruz.
Kadınlar hareketin merkezinde
Barikatçılar hareketi komünal üretim ve bölüşümü nasıl örgütledi? Örneğin; konut, eğitim, sağlık, çocuk, kadın alanında neler yapıldı?
Hareketimiz Piquetes anti-kapistalist, anti-meperyalist, anti-liberalist, anti-patriyarkal, sosyalisttir. Devrimci bir örgütüz. Tabandan örgütlü sosyalizmi savunuyoruz. 2004’te cepheleşme hareketi artık Piquetes hareketinden fazlası haline geldi. işçilerin, öğrencilerin, öğretmenlerin, kültür-sanat emekçilerinin, yani herkesin örgütlendiği bir şemsiye örgüt haline geldi. Biz bunun için neler mi yaptık? İlk aşamada okul olmayan yerlere okul inşa ettik. Okul olan yerlerde eğitimi düzenledik. Eğitim alanında özellikle çok iyi örgütleniyoruz. Çünkü özellikle önceden öğretmenler büyük oranda Dario Santillan hareketinin içindeler. Müfredat çalışmaları yaptık. Yeni müfredatlar oluşturduk. İnsanların gündelik hayatta lazım olan bilgileri müfredata aldık. Onun dışında anti-patriyarkal mekanlar açtık. yani kadın evleri açtık. Halk mutfakları açtık. Halk kurumları açtık. İnsanların gelip ücretsiz ekmek alabilecekleri fırınlar açtık. Kültür-sanat alanında etkinlikler düzenliyoruz. İnsanlara özyönetimi anlatıyoruz. İnsanlara mahallelerinde bu şekilde kendilerini örgütledikleri zaman neler kazanabileceklerini göstermeye dönük atölye çalışmaları, paneller, forumlar yapıyoruz. Onun dışında uluslararası alanda da bunları anlatıyoruz. Biz anti-patriyarkal bir hareketiz. İlk barikatlara çıkıldığı zaman da kadınlar her zaman en öndeydi. Hatta daha fazla kadınlar direndiler. Çünkü mahallelere yemek götürmeleri gerekiyordu. Barikatın gerisinde de kadınlar vardı. Barikatçılara yemek yapıyordu. Yani kadınlar hareketin merkezindeydiler. Bu anlamda kadın özgürleşmesi açısından Barikatçı hareket kritik bir harekettir. Bizim cephemiz kesinlikle patriyarkal karşıtı ve kadın temellidir. Bu yüzden özellikle kadınların özgürleşmesi için, erkek egemenliğe, maçoluğa karşı eğitimler veriyoruz. Kendimize kadın hareketi de diyebiliriz.
Yönetimler nasıl oluşturuluyor? Sözcüler nasıl belirleniyor? Ya da görevden almalar nasıl oluyor? Sorunlar, kavgalar olduğunda nasıl çözüme kavuşturuluyor?
Her yerde, her mahallede ayrı ayrı meclisler oluşturduk. Yani halk meclisleri. Bu halk meclislerinde; öğrenciler, işçiler herkes kendi aralarında ayrı ayrı toplanıyorlar. Kararlarını alıyorlar. Kendi aralarında rotasyonla temsilciler seçiyorlar. Bu temsilciler daha geniş olan meclise kararları taşıyor. Orda tartışılıyor. Tamamen ikna üzerine bir tartışma oluyor. Temsilcilerin sürekli değişmesini gözetiyoruz. Eylem kararlarımızı da mecliste bu şekilde alıyoruz. Harekette sözcülük yapan arkadaşlar da mahalle meclisleri içerisinden seçiliyor. Meclis tartışıp örneğin; ‘Natalia bu işi yapamıyor. Geri çekilsin’ derse geri çağırma uygulanıyor. Her şey müzakere ile çözülüyor. Rotasyona çok önem veriyoruz. Çünkü bir süre sonra profesyonelleşme tehlikesi var. Örneğin; ben sözcüyüm ama tek bir sözcü yok. Ben Dario Santillan Halk Cephesi’nin kültür komisyonundayım. Aramızda karar veriyoruz, bir yere gidilecekse kimin zamanı var, kimin gidilecek yere, ülkeye aşinalığı var, veya dili var ona bakılıyor. Herhangi birisi görevlendiriliyor. Herkesin sorumluluğu sürekli değişiyor. Örneğin; ben 3 yıldır bir lisede sanat tarihi ve resim dersleri veriyordum. Kendi eğitim anlayışı çerçevesinde örgütlediğimiz bir lise. Ardınan başka bir işe geçtim. Ben de kültürel mekanları yeniden üretmeyi, restore etmeyi vs. üstlendim. Yurtdışına görev verilirse oraya gidiyorum.
Gençler Kürdistan damarını sahiplendi
Arjantin ve Piquetes, Rojava Devrimi ve Kobanê direnişini, oluşturulan özyönetimi nasıl görüyor?
Biz yakından izliyoruz. Biz buralara geliyoruz. Yoldaşlarımızı gönderiyoruz Kürdistan’da, Rojava’da Kobanê’de ne oluyor diye. Birçok yoldaşımız oraya gidip gazetelerde, dergilerde, web sitelerde izlenimlerini aktarıyor. Orada ne olduğuna dair sürekli bilgi almaya çalışıyoruz. Kanton sisteminin nasıl işletildiğini, nasıl bir anayasa yapıldığını öğrenmeye çalışıyoruz. Kadınların nasıl bu kadar etkin olabildiklerini, yeni kurdukları siyasal sistemde nelere yer verdiklerini çok merak ediyoruz. Bir kurucu süreç var. Bu kurucu süreci mümkün olduğunca yakından takip etmeye çalışıyoruz. Hareketimiz Dario Santillan ile Kürt Özgürlük Hareketi’nin ortak noktası; ikisinin de kadın hareketi olması olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle bir tür kardeş hareket olarak görüyoruz. Orada yapılanlardan bir şeyler öğrenmeye çalışıyoruz. Kanton yönetimlerine dair bilgi alıyoruz, nasıl örgütlendiklerini anlamaya çalışıyoruz. Çünkü bizim hareketin temel direklerinden biri de özyönetim ve özerklik. Kobanê ve Rojava’da olan da özyönetim ve özerklik. Bu anlamda hareketimiz ve Kürt hareketi çok fazla özdeşleşiyor. Arjantin’de Kürdistan’la Dayanışma Derneği var. Bir komite kuruldu, Kürdistan’da neler olduğuna dair kamuoyuna doğru bilgilendirme yapıyorlar. Onun dışında bizim yoldaşlarımız Kürdistan’a gidip oradan rapor yazıp genç yoldaşları bilgilendirmeye çalışıyor. Arjantinli aktivist gençler şunu düşünüyorlar: Bir dönem devrim ateşi Latin Amerika’daydı ama şimdi devrim ateşi Ortadoğu’da. Bu anlamda Arjantinli aktivist gençler Ortadoğu siyasetini ve özellikle Kürdistan’da yürütülen mücadeleyi çok yakından takip ediyorlar. Oradan büyük beklentileri var. Dediğim gibi devrim ateşinin Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya kaydığına inanıyorlar. Muazzam merakları var. Arjantin’de güçlü özyönetim damarı da olunca kanton ve özyönetimi merakla takip ediyorlar. Sürekli öğrenmeye çalışıyoruz. Gelişlerimizin nedeni de içeriden bilgi almak. Buradan nasıl bir ders alabiliriz ve buraya ne katabiliriz diyoruz. Kobanê’ye gelen tanımadığım Arjantinli kadın doktorun röportajını okumuştum, çok hoşumuza gitmişti. Piquetes olarak Gezi direnişini de halk isyanı olarak çok olumlu karşıladık. İnanılmaz bir şeydi bizim için.