Macri’nin zaferi ve Arjantin’in geleceği

Lucrecia Fernandez*

Arjantin’de 22 Kasım’da başkanlık seçimi yapıldı. Toplumsal eylemleri kriminalize etmek ve ticareti serbest bırakmak gibi, rakibi Kichnerista Daniel Scioli’ye göre daha karanlık bir politika izleyen, neoliberal muhafazakar bir işadamı olan ‘Değişim’ Partisi lideri Mauricio Macri yüzde 51 ile iki adaylı seçimin galibi oldu.

Mauricio Macri’nin Arjantin zaferinden bir kaç saat sonra, mevcut yönetim değişikliği ile halkın gerçekleşeceğine inandığı gelişmelerin sinyalleri hissedilmeye başlandı. 23 Kasım Pazartesi günü La Nacion Gazetesi son askeri diktatörlüğün soykırım davalarını reddeden ve haftalar önce Paris saldırılarını gerçekleştirenlerle 70 yıldır solun yönettiği Arjantin’i kıyaslayan, ve eskiden kalma ‘Çift Şeytan Teorisi’ni-askeri harekat ve bölücü faaliyet-tesis etmeyi hedefleyen bir başyazı yayınladı. Bu türden bir inkar, Macri’nin soykırım davalarının süreceğini halkın gözü önünde açıklığa kavuşturması gerektiği yönünde hükümet çağrısı yapılmasını gündeme getirdi.

10 Aralık’ta gerçekleşen devir teslim sonucunda, yeni hükümetin aldığı söylenen tedbirlerin, döviz kurlarının serbest bırakılmasının makro ekonomik etkilerine, tarım sektöründeki ithalatta vergilerin kaldırılmasına ve gelir ve gayrımenkulde ilave vergilere, her ne kadar ilk sene ‘kontrollü bir enflasyon artışı’ olacağı görülse de, özel bankalardan mortgage kredisi sağlanarak enflasyonda kademeli olarak düşüşün sağlanmasına odaklanacağı görülüyor.

Mauricio Macri, alındığı söylenen çeşitli tedbirlere rağmen, özel bir şirketi yönetmek ülke yönetmeye eşdeğermiş gibi işadamlarından oluşan bir kabine kurdu. Solun ekonomistlerinden Eduardo Lucita’nın söylediği gibi: “100 yıldan beri ilk kez hükümet gerçek sahipleri tarafından yönetilecek.’’ (1) Lucita’nın atıfta bulundukları; Macri’nin çeşitli bakanlıklara atadığı televizyon yapımcıları, otomotiv ve gastronomi gibi alanların girişimcileri, tartışılır ünleri olan komedyenler, sağlık ve hukukta Arjantin’in en muhafazakarları, homofobikleri ve kadın düşmanları, yurtdışı eğitimliler, özeller, Katolikler hatta Opus Dei’ler, bununla yetinmeyip güvenliği ilgilendiren bakanlıklara atadığı son yirmi yılın en kötü isimleri...

Macrismo’nun kurumsal gücü her iki mecliste de vekiller ve senatörler- azınlık olması sebebiyle düşük olacak. Yeni yönetimin avantajı ise parlemontadaki parçalanmanın farklı bloklarla müzakereleri kolaylaştıracak olması. Ayrıca Merkez Bankası gibi kilit alanları elinde tutması gerekiyor. Macri özellikle ekonomide neo-liberal hakimiyetin olduğu bir kabine kurdu. 11 Aralık ve sonrasında menkul kıymetlerin serbest kalma süreciyle anlaşmazlıkların sinyalleri gelmeye başladı. Enflasyonda % 40’a dayanan bir artış yaratacak % 25-30 civarlarında ölçülü bir devalüasyon beklenmekte. Tüm bunlara, devlet desteği azaldıkça kamu hizmetlerindeki bedellerin artacağını eklememiz gerekiyor. Maalesef, ulusal devletin hazinesine nakit akışı sağlamak için alınan bu tedbirler yüzünden, Arjantin ekonomistleri doların enflasyonla beraber kademeli olarak yükseleceğini bekliyor. Hükümetin dolardaki artışın ücret artışı ile sulandırılmamasını sağlayacak, ki işçi ücretlerinde en az % 10’luk bir kayıp olduğunu düşünürsek, mevcut durumdan etkilenen Arjantin halkının aile ekonomisi olacak.

Prensipte Macri’nin gelmesiyle 90’lara bir dönüş olacağını düşünmek yanlış olur. Geriye dönüş olmaması için bir hayli dikkatli davranarak ilgili düzenlemelerin kademeli olarak uygulanması gerektiğini biliyorlar. Bunun için devlet hazinelerini etkilemeyecek toplumsal mutabakatlar yapmaya çalışacaklar.

Şirketlerin birbiri ardına kapanmasının yüzlece çalışanı işsiz bıraktığı son aylarda, düzenlemelerin siyasi arenaya yerleşme sürecini hafifletmek için bir balon yaratmaları muhtemel. Hükümetin ithalat ve ihracattaki stopaj vergilerini kaldırması, son zamanlarda kurulan başlangıç aşamasındaki yurtiçi üretimini baltaladığı için daha çok işten çıkarmalar olacak.

Bu yeni politik-siyasi model şiddetlendikçe Arjantinliler’in hayatı derinden etkilenecek. Şimdiden başlayan başkaldırıları kontrol altında tutabilmek için hükümetin önleyici kuvvetleri kullanmayı esas alacağı açıktır.

(1) Röportaja buradan ulaşabilirsiniz: http://www.anred.org/spip.php?article11104

* Dario Santillan Halk Cephesi (Frente Popular Dario Santillan-FPDS) Frente aktivisti ve Arjantin Ulusal Alternatif Medya Ağı’nda gazeteci

* Çeviri: Haziran Günel

 

 

0 Yorum

Leave a Reply